Bilinmeyen Kelimeler:
KASVA ; Kasva kulağı kesik deve demektir.
Ayrıca Peygamber Efendimizin mübarek devesinin adı da Kasva'dır.Peygamberimiz'in hayatında Kasva'nın önemi büyüktür.O'nun sırtında Medineye hicret etmiştir.Kasva'nın sırtında iken de Maide Suresi nail olmuş ve veda hutbesini Kasva'nın sırtında okumuştur.Kasvanın çöktüğü yere evi yapılmıştır.Hudeybiye musalehasinin seferine Kasva'nın sırtında çıkmıştır.
Ayrıca Peygamber Efendimiz ahirete intikal ettikten sonra Kasva serbest bırakılmış olmasına rağmen o mübarek hayvan her gün Bedir Şehitliğine gidip orada saatlerce dolaştıktan ve de gözlerinden yaşlar geldikten sonra Peygamberimizin Mezarının oraya gelip geri kalan gününü orda ağlayarak geçirmiştir.
Not: Kasva Bedir Şehitliğine girebilen tek hayvandır.Bedir Kabristanlığı yapıldıktan sonra hiçbir hayvan oraya girememişken sadece Kasva'nın oraya girilmesine izin verilmiştir
mihir (Ben hüsrana komşuyum) : Sevgi, şefkat
hudut (Ben hüsrana komşuyum): sınır
meczub: (Ben hüsrana komşuyum): 1- "çekilmiş, çekiciliğe kapılmış" kimse anlamında veliler hakkında kullanılan bir tasavvuf terimi. sürekli Rabbı ile meşgul bulunmaktan dolayı kendini idare edecek hale dönemeyen kişi...
2- Allah yolundaki derviş
teskin etmek (Bir kulaç daha atsam karadayım): sakinleştirmek
âmâ (Bir kulaç daha atsam karadayım): kör, görme engelli
ab-ı hayat (Bir kulaç daha atsam karadayım): hayat verdiğine inanılan su, ölümsüzlük suyu
vesvas (Düşersem yanarım): Şeytan ve kötü yakınlarından yaldızcı,kışkırtanlar
hannas (Düşersem yanarım): Geri çekilerek veya büzülüp sinerek fırsat bulunca dönme adeti olan
def (Düşersem yanarım): kovmak
şems ile pervane (Düşersem yanarım): mevlana ve sadi nin eserlerinde sıkca bahsettiği ikili. mevlana, pervanenin ışığa olan muhabbetinden etkilenip bir çok hikayesinde bu olaydan bahsetmiştir. rivayete göre, pervane dedikleri bu ucan hasereler yaratıldıkları zaman allah u teala nın nurunu bir anlığına görmüşler. daha sonra gördükleri her ışıkta o nuru arayan bu canlılar, ışığın etrafında döne döne yanarak can verirlermiş.
zerk etmek (İki tanık): Enjekte etmek
cadü (Gölge haramileri): farsça "cadu" dan gelen mazdaist ve zerdüşti tasarımlarda, besini kötülük olarak algılanan ve kötülük yapılarak büyütülen, ölüm sonrası cinvat köprüsü'nü geçen kötü ruhları karşılayan ve onları cehenneme götüren, kimlliklendirilmiş dişil ehrimen gücü.
2)doğaüstü güçleri bulunduğu kabul edilen ve bu güçleri çoğunlukla kötülük yapmakta kullanan, genellikle çirkin söylence kadını.
ya herru ya merru (Gölge haramileri): Ya kahramanca her şeyi göze al, yahut bu işe girişme!
halvet (Gölge Haramileri): tenha, tenhaya çekilme, yalnızlık ve yalnız kalma
ahu-ı felek(Gölge haramileri): Feleğin güzelliği, başdöndürücülüğü
cenin (Gölge haramileri): bebeğin, anne karnındaki hali
ağyar,ayar (Gölge haramileri): yabancı
sadıkhane (Gölge Haramileri): sadık olana yaraşır biçimde
didar (Gölge haramileri): 1- yüz, çehre
2- görünen, gören
Abile (Gölge Haramileri): Derinin su toplaması sonucu oluşan kabarcık.
simam (Gölge haramileri): yüzüm
nüşinrevan (Gölge Haramileri): tatlı can demek.tatlı hayat
farazi (Bir çıkar yolum yok): Gerçek olduğu kesin olmayan
malumat (Bir çıkar yolum yok): açıklama, bilgi
hamd-ü sena (Bir çıkar yolum yok): Allah'a hamd etmek
fıtrat (Bir çıkar yolum yok): yaratılış, huy, tabiat
şems ile ay (Bir çıkar yolum yok): 1- güneş
2- İsminin anlamı Farsça’da "gökyüzünde parlayan ışık" demek olan Şems, 1247 yılında ortadan kayboldu, bir daha da geri dönmedi. Sevdiğini yitiren Celaleddin Rumi şiir yazmaya başladı. Otuz bin dizeyle Şems’e duyduğu sevgiyi anlattı...
Sonunda "kendi içinde bulduğu Şems, ay gibi ışık saçmaya" başladı. Celaleddin Rumi, sevgisiyle o kadar özdeşleşti ki, bazı şiirlerini Şems diye imzalar oldu.
terane (Sahibinin sesi): çok yinelendiğinden bıktırıcı bir durum alan söz..
misal: "bu teraneleri çok işittik, gene o terane."
gark olmak (Sahibinin sesi): batmak
Beyaban (Beyaban): çöl
baran (Beyaban): yağmur
(ahval (Beyaban): hal, vaziyet, durum
çeşm-i siyahım (Sonumuz yakın mesafe): kara gözlüm
taife (Sonumuz yakın mesafe): tayfa, ahali, kabile
ahd (Sonumuz yakın mesafe): yemin
beng-ü tütün (Tekbaşınalığın yolcusu): tütün bağımlılığı, tütün bağımlısı
Masiva (Yakın ve uzak): bir şeyin dışında kalan diğer şeyler. Dünyevi işler..
rahiya (Yakın ve uzak): güzel koku
elzem (Yakın ve uzak): Gerekli, lazım
ankebut (Düşenin dostu olmaz): Kur'an-ı Kerim'de bir sure
dessas (dessas): düzenbaz, hileci
Zel Celal (Dessas): Allah'ın isimlerinden birisi
Levh-i mahfuz (dessas): Kader defteri